31 Aralık 2009 Perşembe

pijamasal ağırlık ve en kültürel yıl 2010 a giriş

şu emo yırtık şortu, elimdeki kamyoncu birasını ve ayılıcıklı pijama üstümü içeren bu atmosferden çıkıp gece elbeselerinden birine girebilirsem, seneye giricem.

güle güle 2009, perişanlık varsa biz yokuz













tüm perişanım camiasının yeni yılını kutlarım.

acısıyla, daha acısıyla bir yılı geride bıraktık.
2010'dan tüm gönül dostlarına en güzel bir beklentiler içindeyim.
açların karnı doyar, fakirin ekmeği umut değil sevdiceği olur umarım bu yıl.
eski aşkları geride bırakıp yeni ve sahicilere yelken açarız,
o yelkenlerde oramızı buramızı fora ederiz afedersin...

tok açın halinden anlamayacağı için tok kardeşlerimize 2009'daki halet-i ruhiyelerini muhafaza etmeleri dileğini sunmaktan başka şey gelmiyor elden diyor, hepinize gönlümden kopan sımsıcak umutlar hediye ediyorum perişangil...

30 Aralık 2009 Çarşamba

baltaya sap olamayanlara inat

hatun;

"Durugörür, psikoterapist, konferansçı, yazar, sanatçı ve şifacı"

imiş.

Aliye Perişanlar Diyarında
























Perişan bir hafta yeniyıl öncesi. Kısa anlar kurtarıyor günü, hayatı. İşte bunlardan biri:

Geçenlerde S ile yürüyoruz. Berlin günlerini anlatıyor. İkidir kiraladıkları evi teslim eden kişi aynı kız, bildiğin İngiliz punk'ı diyor. Adı Alice. Evi teslim ederken İngilizce'yi ne derece öldürdüğünü anlatıyor; you know, whatever... Alice İngilizcesini biz Türkçemizi öldürüyoruz, tüm diller ölünce Latince ile yeniden doğar mıyız dersiniz ?! Neyse, Alice gitmeden önce sergime gelin diyor. Serginin adı EAT MY WONDERLAND ve ekliyor: you know my name is Alice...

Mina Mazzini
























Bu kadın hepimizden perişan, allah kahretmesin ! Dün yarım şişe martini bitirdim, tekrar tekrar dinlerken.

Sonra Lugano'ya uçtum rüyamda. Havalimanından ayrılırken sevdiğimin ellerini öptüm, ağladım, yapamayacağım dedim ve uçtum. Lugano'da kalabalığın arasında bir kafede buldum onu. Ellerini öptüm ağlarken. Tek kelime İtalyanca konuşamadım rüyamda.

Perişanım, perişansın, perişan.

Bir kadının gözyaşları denli nüktedan olun, el öpenleriniz çok olsun.

Hepiniz için gelsin, viva lei...

derbeder anların dostu



açtım dinliyorum.
çok çok fenayım

29 Aralık 2009 Salı

açlık başımda duman



açım aç.

yeniyıldan dileğim ya da santaclausdan ama onun için biraz geç kaldım ve yapayanlış kültürdenim ben;


kendime aşçı tutabilecek kadar (yemeksepeti is not an option) para kazanabileceğim bir piyango bileti
tanrıyı ikna etme çabalarım

-vallaha billaha sadece aşçı tutucam, ya da katering, yanında diğer açları da (isim isim verebilirim bu açları, yakinim olurlar) doyuracam (fazla para çıkarsa hani)
-haybeye bence de
-belki bi ev alırım, yalan atmıyım , belki de almam (ev alımına inanmıyorum ben, kiracılık güzel bence), belki yurtdışında eğitime harcarım (bence hala yerinde isteklerim var)
-bi baksan şu garibana?
-beni haunt etmezsin di mi, az önce korku filmi izledim -burada tamamen yanlış anlamış,tüm konsepti, bir kulun bulunmakta-

neyse gerçekten açım.
iki teneke mısır yedim, bana mısır demedi. kehkeh

Gore kabuslarıma gelesin

Dün gece beni yatağımdan havaya uçuran rüyam;

Sahilde bir ev satın alıyorum, eve hiç tanımadığım bir takım insanları götürüyorum. Evde oturuyoruz.
Denize bakıyorum.
Manzara şahane, Lizbona benziyor.
Sonra pimapenlerimde SÜLÜKLER olduğunu farkediyorum, o an evde daha önce olmayan, gerçek hayattan tanıdığım, kendisine sülük diye hitap etmemin mümkün olduğu adam, "Yeni pimapenin sülük yapması doğaldır" diyor.
İnanasım geliyor, anlayışla karşılıyorum...
Sonra sülükleri vileda ile kovalamaya çalışırken en az 40x20CM'lik HAMAMBÖCEĞİNİ görüyorum. Sopayı ona doğrultuyorum, ama ayağım kayıyor.

Burdan sonrası gore:

Düşmemek için kuvvet aldığım elim, hamam böceğinin KIÇ kısmına geliyor ve orada hamamböceğine "yumruğum girmiş oluyor, kıçtan evet. (burada kahkaha atılabilir)(ben rüyayı sindirdiğim 8 saatin sonrasında ancak gülebiliyorum)
Bitmiyooor, elimi salladıkça, o kıpraşıyor, o pis bacaklarını filan hareket ettiriyor. Elimden çıkmıyooor. Ben resmen fenalaşıyorum, hayatımda bundan daha korkunç ve daha gerçek bir yok o ana kadar.

Bağırarak kalktım. Bir kaç dakika ellerim attı. Gözümü kapadığımda böceği gördüm.

Artık nasıl bir ruh haliile yatağa giriyorsam. Çıkamıyorum allahıma.
A prophet izleyip yatmıştım gerçi, pek de gore kabus yaratacak türden bir film gibi de görmemiştim o an.

Sanatta duygusal anlar

bakışlarındaki ve kırmızı burnundaki duyguları seveyim





Kris Knight

Ah Ah Nükhet Seza Ölme Ne Olursun
























Günlerden pazar, babaanne kazağımla mutfağa girdim. Gözlerimin altı halka. Her zamanki gibi nemliler. Ne yapmaya geldim mutfağa tam bir muamma. Bir şeyler mi yiyeceğim, odamda ağlamayayım mutfakta mı ağlayayım, neden, neden ?!Derken tezgahın üzerinde bir şeyler yapıyorum, cumhuriyet derginin açılmış sayfasından biri bana bakıyor ya da ben yakaladım o bakışları.

Biyografiyi okuyorum bir yandan sızlayan burnumu çekerken. Gözyaşlarım kurudu, iliğim de bir bakışta. Bu kim, bu kim ?! Hırvat bir yazar, 68 doğumlu yazmışlar. Olamaz diyorum. Bugünün kemik yapısı, bu resim de yeni besbelli. Ne 68'i derken 35 yaş altı ödülünü görüyorum kazandığı. Hah diyorum şimdi oldu...

Bugün google'lıyorum o bakışları. Karşımdalar yine. Bildiğin 84 doğumlu...

Ah diyorum ah Nükhet Seza ölme ne olursun.

27 Aralık 2009 Pazar

gençlik ateşi

bugün gündüz kahvaltı etmeye gidiyor, hızlı hızlı adımlarla yürüyordum. ama o da nesiydi. adeta az ileride gençten bir erkek ve kız kavga ediyordu. konuyu net anlamadım ama liseli gibi bu iki gençten erkek olan, kızın gülmemesi gereken bir şeye gülmüş ve adeta genci küçük düşürmüş gibi olmasını hazmedemiyor, genç kıza yüklendikçe yükleniyordu. eliyle koluyla "seni anlayamıyorum yaaa!", "nası yaparsın yaaa!" benzeri hareketlerle anlamazlığını ortaya koyuyordu... genç kız ise oralı bile olmuyor ama biraz da pişman gibi kafasını öne eğmiş kendisine bağırılanları diyniyordu...

bu kavganın tamamını yakalayabilmek adına, olayın geçtiği yerde o kadar yavaş adımlarla yürüyüp civardaki vitrinlere baktım ki sanırım dikkat çektim. gençten çocuk bana pis baktı. beni de avazlar diye korkarak yoluma devam ettim ama aklım orda kaldı. neyse ki az ilerde gelin arabası şeklinde süslenmeye çalışan bir mini kupır gördüm ve onun hayretiyle bu olayı geride bıraktım...

ben imkansız aşklar için yaratılmışım - chéri




chéri, iyi bir film olamasa da, perişan hikayesi ile hüzünlü gençlerin gönlünü kazanabilir.
güzelcene bir oğlan olan rubert friend filme değişiklik katmış, michelle fayfır ne taşmış, ama kendisine biraz göğüs lazımmış.
yaşlıkadın-genç oğlan aşkı birazcık sıkıcıymış. neden acabaa?

not: aşağıda filmden hoş bir kesit:

mmmmmmmmmmmmmmmmmmm


tanrım, süt mısır kokusu erkek parfümü olsun lütfen!!

tanıştığıma memnun oldum



















adonis kasıymış adı, yeni öğrendim..

22 Aralık 2009 Salı

20 Aralık 2009 Pazar

öğlen şeriflerim hayırlı olsun



yine yepyeni acayip google sorguları ile başladım öğlenime. malum hayatta başka ne işim var. şu fotoğrafa ulaşmamım sebebi, yargıcıya bağırsaklarımdan atarak bir iddia ile gitmiş olmam ve bu iddianin oralara bir yere kaçması , neyse, evren kainat beni bu resme itti. pişman değilim. bence her güzel erkek kardeş :)

solda güzeller güzeli malik zidi (ismi perişan), François Ozon'un Gouttes d'eau sur pierres brûlantes (2000)'den beğenmişliğim var kendisini.

sağda ayrı bi güzel, olivier martinez'in değerli abisi Vincent Martinez (yeni tanıştık, birbirimizi bırakmayacağız bundan sonra), ortada pek beğendiğim Amira Casar var ki kızıl kendisine çok yakışmış.

böyle.


(not. yalnız malik zidi kime benziyor farkettiniz mi gençler???)

19 Aralık 2009 Cumartesi

beni bırak


git aynaya bak, mutlu ol. bence pek güzelsin.

(aynaya bakan güzel erkek bulamadım)

hasta yatağımdan çıkarırım kendimi bak!

uzun süredir olumlu bir insanım (böyle deyip de kendini kandıran da görmedim benden başka :) buraya kusuyor muyum diye de baktım eeh, sizin sandığınız kadar değil. ne sanıyorsanız artık bilemem.

neyse ama bu perişan komşumu bıçaklamaya hazırım. ama onun yerine kendisini tasvir edicem.
kendisi benim taşındığım günlerde doğum yapmış 35kusurlarında (birazdan yargılara başlıcam, çünkü o çoktan benim hakkımda düşündü ve onu rezil edicem) şişman, çirkin, berrbat bir kahkahaya sahip (bazı geceler mutfakta atıyor onları, ağzıma giriyorlar yatağımdayken resmen), dilli mi dilli bir avukat müsveddesi, kocasını aklı başında diye düşünüyordum bugüne kadar. o da biraz tıfıl. aynı okuldanız diye saygım vardı ...

zaten avukatlık mesleğine bir sevgim olmadı hiç (adalete olmadığı için olabilir mi), en son 3 ay önce 6 avukatla aynı masada 4 saat oturdum, depdeğişik geçmişlerine rağmen hepsinin aynı barzoluğa gelebilişlerini lisans eğitimlerine verdim. istisnaları kabul edebilirim.

komşu nedir ki? yargılayan bakışlar atmak için yaratılmış 35-90 arası 11 (ve katları) tane kaybeden. zaten o kadar kaybetmişler ki hep evdeler ve hayatta ki tek dostları alt kat ve üst kat. çıkın gezin, düne kadar da hiçbirinizi takmıyordum, bi tek o yürüyemeyen teyzeciim haricinde herhangi birinize su bile vermem.

neymiş beni göremiyorlarmış, gündüzleri???
değişiksiniz.

sohbet mi edicez, ne konuşucaz musluklar ve çöp torbalarını mı? sabah akşam çocuklarınıza bağrışınızı, kocalarınızı aşağılayışınızı, karılarınıza emredişinizi, kocasız kalınca apartman işlerine sarışınızı, yalnızlıktan her dış kapıdan gireni sorguya çekişinizi , sado-mazo seks hayatlarınızı ( bu baya acayip, polis bugün gelse birini bulabilir ölü olarak 2 gecedir inliyor) zaten çekiyorum ben. herkes mutsuz. beni de mi alıcaksınız yanınıza.

yarın da kapıya adımı mesleğimi, bugüne kadar başardıklarımı asıcam. sadece mesleğimi söleyince anlamıyor bunlar. zaten kelimenin anlamını da bilmiyorlar.

baya kibar yazmışım. daha yazardım da hadi neyse. yarın serzenişlerimi beni seven alt komşuya ileteceğim, ayrıca iki laf arası kapıcıdan da azar yedim çok çöp çıkardım diye. napalım bugün ayağa kalktım baktım ev çöp ev olmuş.

kim perişan anlamadım, ben mi ? galiba yine ben. komedi. neyse bir ara bunları kalabalıklara anlatıp çok gülücem.

sünger doku

hastayım. 3. güne girdim. ilk günü hastanede geçirdik, gecelerin yargıcı sağolsun beni ateşler içinde ki halimle alıp seruma bağlattı. sabbahlara kadar da eğledi.
ikinci gün eve doktor geldi. sonra kilolarla meyve ile delirium geldi.
şimdi 3. günde daha da şiş bademciklerim.
kalbüm taştan olduğu için bir haftada yaşanan tüm duygusal gel gitleri bademciklerim kaldıramadı. zalımsın kalbım zalım. yaktın minnoş süngerciklerimi. heyecandan anlamıyorsun hiç.

her türk gencinin aksine, iyileşme göstermiyorum. garip ateş atakları ve bademciklerin her geçen gün daha çok şişmesi.
bana bir mesaj verdiklerinin fakındayım, zira şu an kafanım içinde dile gelmeyi başardılar. her yutkunuşumda bir bulaşık süngerinin ezilme sesi, iğrenç olduğunu biliyorum ama gerçek bu. 1 saattir yutkunmaktan kaçınıyorum çünkü kafam almıyor o sesi, rüyamda da yere düşen (tuvalet önünden) patatesleri patates salatasına koyan yengeme bağırıp kustum.
haller garip.
bademciklerim ise 4. günün sonunda alfabeyi çözecekler eminim, çünkü doktor arkadaşım "seninki neki ıslık çalan bademcikler gördüm" demişti, benimkiler hala dillenmemişken.

korkuyorum. mesajın "kalbini aldır, çekemiyoz biz bu ükelayı" olduğundan şüpheleniyorum, ama yarattıkları kargaşa resmen kendi ölüm fermanları.

17 Aralık 2009 Perşembe

fısıltı ile yapalım şu işi BAĞIRARAK değil.

her gence bir careless whisper benden
sallanarak.

ovuvuvo ooohhooo

I feel so unsure,
As I take your hand and lead you to the dance floor.
As the music dies...
Something in your eyes,
Calls to mind a silver screen,
And all its sad goodbyes.




I'm never gonna dance again,
Guilty feet have got no rhythm.
Though it's easy to pretend,
I know you're not a fool.
I should have known better than to cheat a friend,
And waste this chance that I'd been given.
So I'm never gonna dance again,
The way I danced with you.

ooh ooh

Time can never mend,
The careless whisper of a good friend.
To the heart and mind,
Ignorance is kind
There's no comfort in the truth,
Pain is the all you'll find.

CHORUS
I'm never gonna dance again,
Guilty feet have got no rhythm.
Though it's easy to pretend,
I know you're not a fool.
I should have known better than to cheat a friend,
And waste this chance that I'd been given.
So I'm never gonna dance again,
The way I danced with you.

Tonight the music seems so loud,
I wish that we could lose this crowd.
Maybe it's better this way,
We'd hurt each other with the things we want to say.

We could have been so good together,
We could have lived this dance forever...
But now, who's gonna dance with me?
Please stay.

CHORUS
And I'm never gonna dance again,
Guilty feet have got no rhythm.
Though it's easy to pretend,
I know you're not a fool.
I should have known better than to cheat a friend,
And waste this chance that I'd been given.
So I'm never gonna dance again,
The way I danced with you.

ooh ooh

Now that you're gone...
Now that you're gone...
Now that you're gone...
Was what I did so wrong?
So wrong that you had to leave me alone?

ısınamayanlar

-şakasız postler güzel olmuyor demin bişi yazdım için yandı sildim.

-rita hayworth olma kararı aldım gece. ama içimden tina fey filan çıkıcak.

-göründüğün gibi ol ve ya olduğun gibi görünü geçiyoruz. bunu bu ülkede kimse uygulamıyo.
uyguladığına inanan tek erkeği tanıyorsanız gelsin görüşelim. söz çok sevicem. şimdi şu an arayabilir. artık suratı, sesi boyu endamı geçtim. kişiliğe oynuyorum.

-artık mantık ilişkilerini kovalıyacağım

-şu badembik iner inmez.

-hep gülüyorum ama ne saçma. estetikle gülüşümü aldırıcam. (memeleri büyütcem kalçayı şekillendiricem yüzümü de gerdiricem ama) mutlu bir insanım

-kovalamaca benim harcım değil

-nurofen fantastik bir ilaç

-her şeye rağmen rahatım iyi. bozmayabilirim. bakalım.

15 Aralık 2009 Salı

six packlere dair..























konu sixpacklere geri dönmüşken bir tespitimi de belirteyim dedim..
belli bir oranda kas yapmış kişilerin bu tip kostümler giymeleri yasaklanmalı, zira zaten bu tip kılıklar 1'i 5 gösterebiliyor
şahsi fikrim: spor salonunda "profesyönelim, vücudumu serin tutsun diye giyiorum" ayağında, teşhircilik yapılıyor!!

hanımın portresi




söz verdiğim gibi kendime, filmi izledim yeniden. aslında sadece sevdiğim sahneleri izledim (neredeyse yarısından çoğu). isabelin ahırda ralph'e bir şeyler kanıtlamak adına, siktiriboktan bir adamı mükemmelmiş gibi - kendisi de pek inanmayarak bence, çaresizlikten- övüşünü izledim.

isabel'in siktiriboktan adamla olan sahnelerine giremicem, kanım donuyor. özellikle sonlarda.

hepimiz isabeliz bi yerde.

we are not alone

kendimi artık hiç de yalnız hissetmiyorum
http://jake-weird.blogspot.com/2009/03/six-pack-bodies.html
bazı resimler bizim sitede de incelenmiş detayıyılan.
ee hakkın yolu bir.

alemin kralısın lan brad



ağlak postlardan sonra kendime geleyim diye önce bi six pack sorgusu yaptım. sonra aklıma efsane bir sahne geldi.
hayatımın dönüm noktası bi filmden. TROY. brad pitt çadırda cıbıldır, olaylar gelişir. bknz. resim.
sinemada alkış patlatmıştım. kimi zaman bukadar dışavurumcu olabiliyorum bi de "wuuu" çektim yüksek sesle. ikikişiydik. gerçek karakterim o anda ortaya çıktı. gerisi yalan beni hiç tanımıyorsunuz aslında.

6 güzel rakam.

güzin sis

yanlış anlaşılmasın, şikayet ediyor değilim. hatta sinsi ve suçlu bir zevk de veriyor doğrusu. ama yine de güzin ablalık için çok körpe ve pipili olduğum kanısındayım. buna rağmen arkadaşlarım için nasıl daha iyi olabilirim'in derdindeyim. onları anlamak, dinlemek, başlarını sevmek, iyi geliyor. ('başlarını sevmek' yazan ellerim kopeydi) hepsi hep mutlu olsun istiyorum ama bazısı olmuyor.

perişan arkadaşım var.
haklı o perişanlıkta.
ilişkisinde sorunlu var bi tane,
ama sorunu kendi yaratıyo o.
bi tane de taze heyecanlı var.
şimdilik en parlak onunki görünüyo.

ben ise perişanlığın, kendine yetememe, arkadaşlarıyla ilgilenerek, kafayı tamamen onlara yönlendirme ve hayattaki her şeyi kaçırmaya devam ederken, bari yakınındakilere iyi gelmeye çalışma aşamasındayım. üç şişe katran içmiş gibi körpe yüreğim, kendi için atmayı unutalı çok oldu. bundan sonra perişan taksilerin arka koltuğunda, ibrahim tatlıses cover'lamış ferhat göçer (yağlı saçlı ve izel yüzlü olan) çalan radyolarda, o şarkılara eşlik eder, o taksici, o trafik ışığı, o yol olurum ancak... ben giderim... lastiğin izi bile kalmaz a dostlar...

(son dakikada kendi kendine tekerlek imasıyla ambiyansın içine sıçmak)

12 Aralık 2009 Cumartesi

bırakın bu işleri

... (sevgili gençler)

"Güzide Duran, İstinyePark, Katie Holmes, eleştiri, eleştirmek"

bu taglerin olduğu bir siteyi bence bir daha takip etmemek gerekir. ayağımızı denk alalım. tv izlemeyen beni, bunlara maruz bırakmayın ! (tonda tehdit)

sarhoş

benden iki kat (hahaha aapartman katı gibi) büyük sarhoşu evde barındırmanın ( hele de tığ gibi bir insansam) yarattığı zorlukları kaldırabilirim de...
gece nasıl böyle sonlandı onu anlamadım? benim yapacak işlerim vardı oysa ki.

10 Aralık 2009 Perşembe

uzakdoğu perişanlığı























Singapur'da üniversite öğrencilerinden belirli standartlara uygun giyinmeleri beklenmekteymiş.. Bu da arkadaşları bu konuda uyarmak için hazırlanmış postermiş.. F5 sayesinde Midriff kelimesini öğrendim, göbek bölgesiymiş.. M7 ise ülkemizde bile rastlanan bir durum, ben şahit oldum..

şmaglıyı görmeyenler kalmasın


limangoda shmuggle da indirim var koşşun.

9 Aralık 2009 Çarşamba

spor perişanlığı

1 ay boyunca spora gidip vücudundaki yağ oranını var mı arttıraaan? Ben!!

camdan mı girersin kapıdan mı artık o senin bileceğin iş *

(hm, evet yine evde kaldım çalışıyorum)


Yes the window still opens if the door is closed
Afraid to die free
Afraid to die alone
Like diamonds form from pieces of coal
Uh-huh
Uh-huh
Use your pressure
This is your magic tool
This is the way to form a precious jewel
Come on
Come on
Come on
Come on
Woo!



* yalnız benim ev 5. katta.

-damdan?
-sure.

arkadaş arayan perişan politikacı

kendisi youtube'a sesleniyor. çok yalnız kalmış sanırsam... hayalperezm

'arkadaş gel burada bir temsilcilik aç'...'Biz sizinle nasıl haberleşeceğiz?'

asıl mesele : peki youtube da bizi arkadaş olarak kabul edecek mi?

(ahahahahahahaha http://www.ntvmsnbc.com/id/25029693/ burdan kopardım da bi de youtube'la yapılan 2 saatlik bi telefon konuşmasından söz ediliyor. onun içeriğini de merak ediyorum.)

yatak perişanlığı

8 Aralık 2009 Salı

kutumda perişanlık hissediyorum














"bırak beni dağıma gidiyim... onu da unutucam..."

yeşim ustaoğlu'nun filmini yeni izledim. anane torun perişanlığı had safhada... deniz kenarında balık ekmek dönüyolar bi sahnede. üzüleyim mi, gülümsiyim mi bilemedim. torun zaten aileden ayrı perişan. üniversiteli ve asi. anane alzaymırovski. kızkardeşler ilişkilerinde sorunlu. erkek kardeş aymazın, berduşun önde gideni. yılın en perişan karakterli türk filmi ilan ediyorum "pandora'nın kutusu"nu...

ama anane fena takılmış geçmişe. bi onları, bi olanları, bi terkedilmeyi unutamıyo bi türlü... şahsen en azından finalde bir ibrahim erkal bekledim. gelmedi. olsundu...

7 Aralık 2009 Pazartesi

bu nasıl aşk allahım, öleceğim derdimden

yanlış yaptın isabel, onu seçcektin, onu, kuzenin ralph'i
tükettin adamcağızı , bitirdin ... kahrettin.
gerçi biraz sorunlu bi oğlandı baştan beri, pek iyi bakamıyordu kendine.


(high id'mi aldım, tekrar indiriyorum, evde mendil de bol. oh)
(bu sitede sözü geçen filmlerin perişanlığı muhtemelen defalarca onaylanmıştır. dikkatle yaklaşınız, yalnız başınıza izlemeyiniz!)

6 Aralık 2009 Pazar

bir celb dönemi daha gelip çatması ve günümün şenlenmesi



bir celb dönemi daha geldi çattı dostlar, 21.30 gibi moda parkı yakınlarında aniden gümbür gümbür üzerime doğru atılan "en büyük asker bizim asker" sloganını çözemeyip kendimi manikürcünün duvarına atıverdim. savaş çıktı sandım. kalbüm durdu .
sonra asker mevzuunu çakozlayıp ferahladım. gencecik ( ve taş gibi) erkekleri yine askere alıyor (alıyolllaaar koşşuuun) bizim devlet dedim içimden. hepsinin tez zamanda terhis olmasını diledim.

23.00 gibi aynı yoldan geri dönerken (pek şahane bir dj'in setini dinledim o süre içinde), mustafa sandal - onun arabası var 'ı yüksek sesle açmış gezen hanzomanlardan laf yedim. hem çaldıkları hoş melodili ıslık, hem de pek sevdiğim musti faktörü onları çok sevmemi ve hepsine güleryüzle bakmamı sağladı.

resmen günümün en şen anı buydu!!!

(horladığımı öğrendiğimden beri ((2 saattir)) depresyondayım)

((keşke herkesden ıslık yesem, hem sempatik hem de kendini iyi hissettiriyor))

5 Aralık 2009 Cumartesi

hatırlatma




yakışıklı ama... talihsiz erkekler serisi 3


kendisi talihsizin önce gideni.
KİM NAZAR DEĞirdi İLHAN MANSIZA?
kibarca soruyorum.
resimde ne oluyor anlamadım, ama bir takım six packlere gözüm seğirdi.

kasko


tek güvencem her an her şeyle dalga geçebiliyor olmam, özellikle kendi dertlerimle.
bugün şenlenemedim ama bir türlü.
keşke rahatlık olsaydı dedim. harala gürele ama açıkça.
neyse.
sonra bu resmi çektim
kendime geldim. gülümsedim. rahatladım.
xoxoxoxo

not: resme tarif gerekmiyor heralde????

3 Aralık 2009 Perşembe

girişimcilik üzerine - töğğbeestafirulllaaah

önnot:içine anane kaçmış arkadaşım sen buna bakma biraz ayıpçı
notiki: kaynak ff (daha açamam)
notüç: bir kaç gündür girişimcilik üzerine kafa patlattığım göz önünde bulundurulursa, bu paylaşım için fazla eleştirilmeyeceğimi farzediyorum.


efenim vajinal koku konumuz.
http://www.smellmeand.com/

yakışıklı ama... talihsiz erkekler serisi 2

tripp van der bilt. yaaaaani aslında talihsiz pek değil, congressman (?), yakışıklı, zengin resimler kendinsini anlatıyor .........da
ismi 'tripp' . (osman olsa düşünücektim sanki)
trip ne?

yok olmaz trip filan.

so i think you need this!

so you think you can dance 6. sezon kadrosu


efem izleyeniniz var biliyorum... izlemeyense çok şey kaçırıyor. so you think you can dance 6. sezon cidden kafayı yemiş. göze gönle hitap eden koreografiler bir yana yukarıda gördüğünüz delikanlılardan oluşan top 10'in de bir süre ateşinizi söndüreceğine inanıyorum. şu yandaki keriz gibi fakat six pack'se six pack diyen arkadaşımız ryan birçoğunuzun derdine derman olmaya geliyor bu sezon. kendisinin karısı olan ashleigh de ilk 20'ye seçildi. o da kızların çıtırı afedersin.

2 Aralık 2009 Çarşamba

yakışıklı ama... talihsiz erkekler serisi 1

bu delikanlı justin bartha. bayıldığımdan koymadım da, yakışıklı sayılır, ama sesi aynı bir kadının sesi..
onu perişanlığı ile başbaşa bırakıyorum.

Disney voL.2




















Bunun 2. perdesi

29 Kasım 2009 Pazar

wtf! diablo cody? (ne geç takip ediyorum dünyayı)





megan fox'un düğmeleri vardı di mi açılıp kapanan :)
anladığım o ki o düğmecik memişleri (salladım resmen uyum olsun diye, o kadar habersizim ki memişlerinden) görebilicez ama efektörler üzerinden. superficial'a çıkmıştı çıplak çekim elbiseleri (anladıysanız arap olun, neyse uğraşamıcam sizle) ile gölde.

not: ha bu arada diablo cody hayranı filan değilim, juno'yu da hiç sevmem. seveni de sevmem (hehehehehehe).

ammaa united states of tara sayesinde "dünya ahret bacimdir".

yine not: filmin adı jennifer's body, anladığım kadarı ile bizde "kana susadım" adı altında gösterime girmiş. nasıl kaçırmışım ayol ben bu ucuzluğu???
indiriyorum bayram bitmeden izlicem.


not 3: postunun perişanım ile olan ilgisi yalnızca "MEGAN FOX" üzerindendir.

27 Kasım 2009 Cuma

kardeşimsin



people of walmart bakıyo musunuz hiç?
ben hergün.
ola ki bir gün evde olduğum halimle markete gitmeyeyim diye.
evde şahaneyim yalnız
son model pijama, gecelik (gecelik son model değil en yenisi 1975 filan) kreasyonum genişliyor.
doğumgünümde marks&spencer erkek pijaması istiyorum.
gençler
düyürülür.

26 Kasım 2009 Perşembe

paspas oldum elalemin gözünde























spor salonuna giden kızımız her zamanki günlerinden birini geçirmektedir, taa ki salonun çalışanları hergün kullandıkları paspası yenisiyle değiştirmeye karar verene kadar..

Yer hareketlerinden sonra işgüzar bir titizlikle ellerini yıkama ihtiyacı hisseden kızımız yavaş adımlarla soyunma odasına ilerlemektedir, bu sırada yeni paspasın adam gibi silemeyip ıslak bıraktığı zemin üzerinde şekilden şekile girerek AMA'deki Jeniffer Lopez'e pabuç bırakmayacak bir şekilde kendini yerde bulur..

Elalemin değişen paspasının ilk kullanılışının sonuçlarına neden bu kızımız katlanmak zorundadır? Ayrıca olayın ardından ortaya çıkan ağrıların geçmesi takriben kaç saat tutmaktadır?

25 Kasım 2009 Çarşamba

buyrun bir de burdan yakın























Rolling Stonedaki diğer fotoları için bakınız burası
2. fotoda saçlarının tasla su atılarak ıslatılmış gibi gözükmesi de ayrı bi perişanlık kategorisi

öpüşün barışın















işgüzar bi arkadaşın marifeti...

romantik bilim kurgularda kafa kanamasına ilk yardım nasıl yapılır?


resimdeki oğlandan arabada bulunacak.
oğlan eğiilip yaraya bi yakından bakacak.
sonra ayağa kalkacak, kocca tişörtü bir hamlede sıyıracak.
bu hareketten sonra ortaya saçılan sixpacke hastamız gözlerini dikecek ki kafa darbesi sonrası travma kolay atlatılsın. bu süreyi biraz uzuuuun tutuyoruz, yarayı hemen silmek iyi değil.
hasta sixpacke a dalmışken çaktırmadan koca tişörtle kafa silinecek.
eminiz ki o yara kendiliğinden diğer sahne başlamadan iyileşecek.
keşke her gün kafayı dağlara taşlara çarpsam da... diyeceğiniz türden bir ilkyardım methodu.

sen de kaşını alıp gitme




















mutlu bir çiftin ayrılık sebebi olmayı tattım
ihaneti gördüm (ama hiçbi işe yaramadı)
sesim de oldu sessizliğim de
seviştiğim de oldu benim
(ama üstünden çok zaman geçti hatırlamıyorum adeta)