13 Ocak 2010 Çarşamba

Korkunun Korkusu



















Bugün içimi bir korku sardı. Hep vardır bu korku, ara ara yoklar. İlkin ölümü farkettiğinizde başlar. Anlarsınız ki, kontrolünüz dışında kayıplar vereceksiniz. Adım adım tüm hayatınızı bu korkuyu unutturacak şeylerin peşinden koşmaya odaklarsınız. Kimisi için iş, kimisi için aşk, kimisi için arkadaşlık, kimisi için dostluk, kimisi için aile, kimisi için sex, kimisi için çeşitli hobiler bu koşuşturmanın öznesi olur. Bu özneler sayesinde mevzu bahis korkuyu derinlere bir yere gömer, bu kısa süreli yolculuğun tadını çıkarmaya çalışırsınız. Zalim hayat kendinizi tüm benliğinizle odakladığınız bu özneleri zaman zaman ortadan kaldırmasını da bilecektir. Hatta bazen hayatınız bu öznelerden daha çok zincirleme isim tamlaması denli bir talihsizlikler silsilesine dönüşecektir.

Bu dönüşümü yaşıyorum ben de bir süredir. Ve dün olanlar oldu. Aramızdaki son bağ koptu. Elime bıraktı kopan ipi ve gitti. Öptü, sarıldı, güldü, gönül okşadı, güzel sözler sarfetti. Ama neye yarar bu saatten sonra ? Gitti, göz göre göre.

Ürperten satırlar aklıma dizildi, fısıltılar dolaştı zihnimde: "When I am with him, I feel, yes I am living. And when I am not with him , yes everything seems sort of silly."

Yine yarım kaldı, yine yarım kaldım.

Hayat bizi ayırmakta hep hızlı, bir araya getirmekte hep yavaş davrandı.

Hiç yorum yok: