Günaydın perişanlarım. Sabah kahvenizi içmeden üzerinizdeki perişanlığı atamazsınız bilirim. Soğuk ve acı bir kahvenin tek yudumuna bile fit olacak denli perişansınız malum. Dün akşamdan beri beni de aldı bir perişanlık. Lucrecia Martel'in "Kafasız Kadın"ı denli perişanım. Kadının delikli hafızası benim delikli uykuma dönüştü. Arada uyandım, çamaşır makinesindeki çorapların suyunu sıkıyım dedim, olmuyor. Bön bön baktım tuşa, tekrar tekrar basıp. Olmadı. Meğer kapağı açma tuşuna basıyormuşum. O kapak açılsa ev perişan. Dedim: kafasız kadından perişan oldun şuursuz adam. İş günü mü, uykusuzluk mu, film mi, telefondaki ses tonu mu neden oldu bilemedim.
Uyumuşum. Tozlu raflardan bir rüya. Uzun zamandır görmemiştim, özlemişim. Sırtından sarılıyorum. Çevredekiler şaşkın, perişan. Bu sarılma da neyin nesi ?! Dünyam durmuş benim, en sevdiğim gidiyor. Nasıl sarılmam, ey perişanlar ?! Nasıl bırakırım onu !? Adımları nasıl durdu ben ona sarıldığımda, gördünüz mü ?! Uyanın hadi ! Bugün yeni bir gün.
Uyumuşum. Tozlu raflardan bir rüya. Uzun zamandır görmemiştim, özlemişim. Sırtından sarılıyorum. Çevredekiler şaşkın, perişan. Bu sarılma da neyin nesi ?! Dünyam durmuş benim, en sevdiğim gidiyor. Nasıl sarılmam, ey perişanlar ?! Nasıl bırakırım onu !? Adımları nasıl durdu ben ona sarıldığımda, gördünüz mü ?! Uyanın hadi ! Bugün yeni bir gün.
3 yorum:
doğduğumdan beri o şuursuz kadınım.
doğarken kadın doğmadım, onu belirteyim (yanlış anlaşılmaya elvereyim)
maskaranın ilgisini çekecek bu açıklamaların...
hehehehe
Yorum Gönder